Omurilik tümörleri, omurganın boyun, sırt ve bel bölgelerinde yerleşerek çeşitli belirtiler gösteren, hastada ciddi sonuçlar doğurabilen tümörlerdir. Bu tümörlerin oluşum nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik etkenler, bazı kimyasal ajanlar, radyoaktif ışınlar ve virüsler temel risk faktörleri olarak kabul edilir. Genellikle ilk belirti olarak görülen ağrı, sırt ağrısı şeklinde başlar. Omurilik tümörleri, omurgayı oluşturan yapıların hücrelerinden kaynaklanan birincil tümörler (primer) ve akciğer, meme, prostat, böbrek, lenf bezleri, mide, bağırsak sistemi veya rahim gibi organlardan omurga ve omuriliğe metastaz yaparak yayılan ikincil tümörler olarak ikiye ayrılır. Başka bir şekilde sınıflandırılacak olursa, omurilik zarının dışında (ekstradural) oluşan tümörler, omurilik zarı ile omurilik hücreleri arasında olanlar (intradural ekstramedüller) ve omurilik yapısı içinde olan tümörler (intramedüller) olarak üç bölümde incelenebilir.

Omurilik tümörü görülen hastalarda genellikle ilk belirti olarak istirahat etmekle geçmeyen ve özellikle geceleri artan ağrılar izlenir. Bu ağrı çoğunlukla yaygındır, ancak bazı durumlarda bölgesel olabilir. Ağrıyla birlikte kollar ve bacaklarda güç kayıpları ve uyuşma hissi olabilir. Özellikle boyun bölgesinde tümöre bağlı bası varsa bu şikâyetlere rastlanır. Sırtta veya bel kısmındaki tümörde ise yalnızca bacaklarda güç kaybı, uyuşma, yürümede zorluk izlenir, mesane ve bağırsak kontrolünde bozulma olabilir. Bunların sonucu olarak idrar kaçırma, dışkılama kontrolünü sağlayamama ve cinsel fonksiyon kaybı gibi ciddi sonuçlar meydana gelebilir. Bazı tümörler, omurilik hücrelerine çok baskı yaptıklarından kas güçsüzlüğü kısa bir zaman içinde belirebilirken, bazıları yavaş ve sinsice ilerler. Özellikle çocuklarda beceriksizlik ve düşme atakları şeklinde güç kaybı sık görülür. Yine çocuklarda skolyoz (omurga eğriliği) olarak karşımıza çıkabilir.

Omurilik tümörü tedavisi, birçok medikal uzmanlık alanını ilgilendiren önemli bir süreçtir ve tedavi başlangıcında beyin ve sinir cerrahisi, nöroloji, radyasyon onkolojisi, medikal onkoloji, patoloji gibi birçok branş uzmanının konsültasyon yaparak sürece karar vermeleri gerekmektedir. Tanı konulduktan ve tetkikler tamamlandıktan sonra tümörün yeri, yayılımı ve olası tipi saptanır, ameliyat, radyoterapi, kemoterapi ya da immünoterapi gibi tedavi yöntemleri ayrı ayrı ya da tümü bir arada kullanabilir.

Cerrahi girişim, omurilik tümörlerinin çoğunda kullanılan esas tedavi şeklidir. Son yıllarda teknolojideki gelişmeler nedeniyle mikroskobik cerrahi kullanımı çok başarılı sonuçlar alınabilmesini sağlamaktadır. Tanı aşamasında da gelişen tıbbi yöntemler ile bu tümörlerin çoğundan biyopsi alınabilmekte ve tümörün patolojisi belirlenebilmektedir. Omurilik zarı içinde yer alan iyi huylu tümörler mikrocerrahi yoluyla tamamıyla çıkarılabilmektedir. Omurilik içindeki tümörler de eğer yaygın değillerse yine bu yöntemle kolaylıkla alınabilmektedir. Omurilik zarı dışındakiler çoğunlukla metastatik tümörler olup, omuriliği çevreleyen omurgada kırıklar oluşturarak, omurganın yük taşıma kapasitesini düşürebilir, ciddi derecede ağrı ve his kayıplarına yol açabilirler. Bu tür tümörlerde, özellikle omurga tutulumu olan kanserli bir hastada ameliyatın amacı tümörü bulunduğu yerden tamamen çıkarmaktan ziyade hastanın daha konforlu bir yaşama kavuşması hedeflenir. Bu tür vakalarda hastanın omuriliğinde oluşmuş tümör kaynaklı bası kaldırıldıktan sonra omurganın desteklenmesi amaçlı birtakım implantlar takılmakta ve hastanın rahat ettirilmesi hedeflenmektedir. Ameliyattan sonra hastanede kalış süresi 3 ile 10 gün arasında değişmekte, aynı zamanda fizik tedavi ve rehabilitasyon gerekmekte ise bu süre biraz daha uzayabilir. Bazı vakalarda cerrahi müdahale sonrasında kemoterapi ve radyoterapi de uygulanır. Ameliyat ertesinde hastanın toplam iyileşme süresi tüm bu ek tedavi uygulamalarına bağlı olarak 3 ay ile 1 yıl arasında değişebilmektedir.

Omurilik tümörlerinin tedavisinde dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar bulunmaktadır: